9 Ağustos 2017 Çarşamba

Fas'ta iletişim, Fas'ta Güvenlik ve Fas'ta Türk Olmak



Fas'ın resmi dili Arapça ama malum durumdan dolayı herkes Fransızca da konuşabiliyor. Berberi dillerini konuşanlar da varmış ama biz pek görmedik, zaten anladığımız kadarıyla hoş karşılanan bir şey olmayıp yeni yeni izin verilmeye başlanmış (Tanıdık geldi mi?).



Tabelalarda Arap, Latin ve Berberi alfabesi kullanılıyor.


Turistik yerlerdeki insanların neredeyse hepsi İngilizce bildiğinden iletişim konusunda sıkıntı çekmedik. Diğer yerlerde de vücut dili ile idare ettik ve ciddi manada problem yaşadığımız bir yer olmadı.

Polisler ve askerler genelde İngilizce bilmiyor ama bu iyi bir durum çünkü yolda polis sizi çevirdiğinde sorduğu soruları anlamıyorsunuz ve polis sizin turist olduğunuzu anlayıp sizi bırakıyor. Gerçi polis bizi çevirdiğinde biz adamın söylediklerini anladık (çünkü çok zekiyiz) ve paşa paşa cezamızı ödedik. Bu ayrı bir konu.

İnsanlar genelde sıcak kanlı ve konuşmaya yatkın. Ayrıca sokakta öylece yürürken sizinle dostça diyalog kurmaya çalışanlara şaşırabilirsiniz.


Kürşat'ın kafasına sarık sarmaya çalıştığını gören bir kadının yardım etmesi.


Fas'ta Guvenlik

İnsanlar genelde zararsız olmakla birlikte, birkaç istisna dışında insanların en kötü niyeti size satacağı ürünü biraz daha pahalıya satmak veya herhangi bir şey satmak konusunda ısrarcı olmak. 

Bunun dışında, hırsızlık konusunda genelde her yerde uyarılıyorsunuz. Riad sahipleri, ev sahipleri hep aynı şeyi söylüyorlar: Hırsızlık konusunda dikkatli olmanızı. Biz de Türkiye'ye göre ekstra bir çaba sarfetmeden tatilimizi olaysız geçirdik.

Gitmeden önce endişe ettiğimiz veya uyarıldığımız durumları sadece Fes'te yaşadık. Sanırım orada da yanlış sokaklara girdiğimizden, laf atanlar, taciz edici şekilde bakanlar ve birkaç hoş olmayan davranış sadece Fes'te gördük. Bazı sokaklardan geçerken fotoğraf ya da video çekmek bir yana, bir an önce çıkalım diye acele ettik. Fes dışında gezdiğimiz yerlerde hiç problem yoktu.

Tabii ki burası bir Almanya değil. Öyle rahat rahat yemek yemek veya yürümek zor. Özellikle Jema El-fena Meydanı'nda sadece bekleyip bir şeyler izlemek çok zor. Sürekli birileri size bir şeyler satmaya çalışıyor veya dileniyor. Ama hiç durmadan. 30 sn geçmiyor ki bir çocuk kolunuza dokunup bir selpak uzatmasın veya bir kadın elini uzatıp sizden bir şeyler istemesin. 


Jema El-fena Meydanı'nda çekim yapmaya çalışırken yapışan satıcılardan biri.


Örneğin  yemek yazısında bahsettiğim Hadj Mustapha restoranında yemek yerken dışarıda oturmayı tercih ettik ve gelenimiz gidenimiz hiç eksik olmadı: dilenciler, ayakkabı boyacıları, geleneksel müzik yapanlar ve  kavun satan amcalar. En son müzik yapan amcalara kıyamayıp bir 10 dirhem verdikten sonra durum daha da kötüye gitti. Bizden para çıktığını gören bir grup genç masamızın önünde akrobatik hareketler yapmaya başladı. Biz "Hiç bakmayalım da bari bizden para istemesinler." diye gözümüzü masamızdan ayırmadık ama gerçekten olan biteni merak ettik. En son üç katlı bir kule falan yapıyorlardı sanırım, masamıza gölgeleri düşüyordu. Neyseki bakmamayı başardık ve her ne kadar üzülsek de para vermedik.

Zaten en çok düşündüğünüz şey de bu, üzülmek. Birinin haline üzülüp para veriyorsunuz ama bitmiyorlar. Sanki tüm Fas önünüzde kuyruk olup bir şeyler satın almanızı ya da doğrudan para vermenizi istiyor. Ne yazık ki herkesi mutlu edemeyeceğiniz için bir süre sonra hepsini reddetmeye başlıyorsunuz ve bu konuda bir hayli duygusuzlaşabiliyorsunuz çünkü aşağı yukarı buna mecbursunuz. 


Burada adamın biri yine bir şeyler satmaya çalışıyor sanmıştım. Oysa adam dükkanını açacakmış çekilmemizi istiyor.


Fas'ta Türk Olmak


Yine gitmeden önce Fas'ta  insanların Türklere olan ilgisini duymuştuk. Bazı televizyon programlarında söylenen, Fas'ta çok fazla Türk dizisi izlenmesiyle alakalı bir şeyler de hatırlıyordum. Bunun dışında bir arkadaşım da yanımıza Türk bayrağı almamızı tavsiye etmişti.

Ama ne yalan söyleyeyim ben bu kadarını beklemiyordum. Türkiye'den geldiğimizi söyleyince  insanlar bir değişiyor  bir şaşırıyor  ki sormayın. Herkes Türkiye'yi ve insanların geneli Tayyip Erdoğan'ı çok seviyor. "Yahu biz bu kadar sevmiyoruz ülkemizi, siz neden bu kadar seviyorsunuz?" diyesi geliyor insanın.

Eğer turistik yerlerde geziyorsanız zaten hemen soruyorlar nereli olduğunuzu. Siz de cevap verdiğinizde muhtemelen bir İspanyalıdan daha fazla ilgi göstermiyorlar birkaç istisna dışında. Ancak çat pat İngilizce konuşarak veya el kol işaretleriyle anlaştığınız birçok insan, kendi aranızdaki konuşmalardan hemen sizin Türk olduğunuzu anlıyor ve gerçekten sohbet samimi bir hal alıyor. Çoğu zaman Fas ve Türkiye'nin akraba olduğunu, Türkiye'yi ne kadar çok sevdiklerini, sürekli Türk dizileri izlediklerini veya Türkiye'ye ne kadar gitmek istediklerinden bahsediyorlar. "Türkiye'de oteller gecelik kaç para?" veya "Uçak bileti ne kadar?" gibi sorularla karşılaşıyorsunuz. 

Bu karşılaştığımız tepkilerin çoğu samimi içten ve karşılıksız ilgiydi. Yani işin sonunda bir şeyler satmaya çalışmadan. Türkiye'nin bu kadar seviliyor olması durduk yere milliyetçi yapar insanı. Şimdi çok abarttığımı düşünebilirsiniz ancak Fas'a giderseniz ne demek istediğimizi anlarsınız. 


Bir yerden bir yere giderken bayrağımızı hiç indirmedik.

Fes'teki bir garson, on sezon kurtlar vadisi dizisini iki defa izlediğnden bahsetti. Hayır konu olarak ne anlıyorsa... Demek ki bizim CNBC-e ile büyüyen kuşağımızın beğenmediği uzun bakışmalı ve dramayı günlük bir konu haline getirmiş dizilerimiz, başka ülkelerde başka işler başarmış. Resmen Amerika'nın tüm dünyaya yapmaya çalıştığını Fas'a yapmışız iyi mi?

Geçen sene Avrupa'ya gitmiştik. Ancak, cebinde parayla gelmiş ve bu parayı harcamak için gelmiş bir grup insan nasıl karşılanmaz, hatta bazı yerlerde bazı tavırlarla nasıl rencide edilir öğretmişti bize Avrupa. Yine de mutlu dönmüştük tabii o ayrı. Sonuçta Avrupa öyle değil mi? Ama Fas öyle mi, misafirperverlik konusunda bizimle yarışırlar. Şimdi ben size şöyle bir ölçü vereyim ve bitireyim bu bölümü de anlayın. Biz burada Avrupalı turisti nasıl karşılıyorsak, Faslılar da Türkleri öyle karşılıyorlar. Şimdi biraz daha oturmuştur kafada herhalde.


Bonus fotoğraf: Chefchaouen'de bir Bob Marley ;)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder