27 Şubat 2011 Pazar

İstanbul




Tüm kalabalıklığına, dağınıklığına, karışıklığına rağmen kendine has bir düzeni var İstanbul’un. Mesela vapur saati yaklaştığında kalabalık kapıya doğru yavaş yavaş ilerliyor ve ruh haline, havanın durumuna göre nerede oturacağına karar verip hooop giriveriyor vapura.Metroda hem yürüyen merdiveni kullanmak isteyip hem acele eden insanlar için diğerleri sağ tarafta bekliyor. Otobüs duraklarında otobüsün o durağa gelmesine kaç dakika kaldığını gösteren ekranlar bile koymuşlar. Yüzlerce otobüs hattından insanlar artık kendi hatlarının saatini bilip trafiğin durumuna göre normal ya da oha dedirtecek bi sürede istedikleri yere gidiyolar. Sonra akbil mesela otobüste, metroda, metrobüste, vapurda, tramvayda hepsinde kullanılabiliyor, bu muhteşem bir kolaylık. İstanbul’da yaşayan insanlara çok sıradan gelen bu şey bana çok ilginç geldi, bir hafta gibi kısa bir süre kaldım İstanbul’da ve bu süre içinde kullanmam için erkek arkadaşım bana bir akbil buluverdi. Benim, akbili doldurup sonra artık hangi araca bineceksem ona binerken akbili cebimde hazır edip, sonra basmak o kadar hoşuma gitti ki. Kendimi bu şehre gezmeye gelmiş gibi değil de şehrin bi parçası gibi, o şehirde yaşıyormuşum gibi hissettirdi.Hele bir de aktarma diye bir şey var ki ımmm ballı kaymak valla. Ulaşımın da çok pahalı olduğunu zannederdim ki öyle değilmiş.


Her anlamda çok korktuğum orda yaşamayı çok isteyip bir türlü cesaret edemediğim İstanbul çok farklı göründü gözüme artık. Zaten birazcık cesaretim olsa şimdi orda olabilirdim. Dedim ya ‘artık’ korkmuyorum. Fikrim değişti. Çünkü ,metrodan otobüsten inerken ya da bir kalabalığa girerken bir şey olmasın diye her zaman yanımda, bana uzanıp elimi tutan bir el vardı İstanbul’da.Hatta Eminönü’nün kalabalığından korktuğumu söylediğimde de; ‘‘ben gelene kadar iskeleden çıkma’’ dedi o elin sahibi. Ve ben biliyorum ki bu şehirde ne zaman bir sorunla karşılaşsam o elin sahibi hep yanımda olacak. Şimdi çok sevdiğim Giresun bana tenha geliyor artık , bomboş. Yine seviyorum burayı ama özleyip de özlem gidermeye gelmek istiyorum.Ben biraz da olsa tattım İstanbul’da yaşamanın nasıl bir şey olduğunu. Artık cesaretim var kalabalıktan da korkmuyorum hiç, üniversiteyi okumak istediğim şehirde şimdi mesleğimi yapmak istiyorum.Boğazdan yüz kere de geçsem kafamı hangi yöne çevirip hangi güzelliğe bakacağımı şaşırmak istiyorum. Bir an önce. Bu bambaşka şehirden adına bilmem kaç şarkı , şiir yazılmış olan kendine has dünyadan ayrı kalmak istemiyorum daha fazla. Rüya şehirde gülümseyerek yepyeni İstanbul sabahlarına uyanmak istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder