9 Ocak 2011 Pazar

Ikea... Ahh ikea...



Benim gibi öğrenci olan veya maddi durumu cok iyi olmayan (evet çoğu zaman ikisi de aynı anlama geliyor) kimseler gezmeye falan gider. Yani enderdir "ya bi koltuk lazım, gidip ikeadan mı baksak" diye gidilmesi. Ha bir de şu olabilir; "ya hani geçen hafta ikeada bi masa görmüştük ya indirimdeydi hani? onu gidip alsak ya" diye gidilebilir fakat indirim muhtemelen bitmiştir.
Otobüsten iniyorum ve ikeaya doğru gidiyorum, karnım aç, biraz gezmek ışıklı mekan görmek de istiyorum. Girmeden önce alışverişlerini bitirmiş, yüzlerinde, ellerindeki renksiz kutuları bedava almışçasına bir gülümseme olan insanları görüp alay ediyorum; "Yine alış-veriş çılgınlığına kapılmış insanlar...". Hatta yanımdaki arkadaşıma " bak, bak! Şurdaki adam aldığı masayı seviyo. hmm... güzel masam beniiim, şimdi eve gidip guracam seni. ha ha ha" falan diyerek dalga geçiyorum kendimce.
İçeri giriyorum. Başlarda tecrübesiz olduğumdan showroom bölümünü gezerdim önce. Gezerdim diyorum yanlış olmasın., yarısında sıkılıyorsunuz fakat geri dönüş yok (kalabalıktan) veya kısa yoldan ev aksesuarları bölümüne giriş de yok. Yani mağaza öyle tasarlanmış. Bir girdin mi sonuna kadar gezeceksin kardeşim. Üstelik bunu farkettiğinde büyük bir tuzağa düştüğünü farketmişçesine yüzündeki hollywood bakışları da cabası "Aman tanrım...!".
Neyseki sonradan mağazanın girişinden direkt olarak ev aksesuarları bölümüne giriş olduğunu farkettim. Meğer ikea, herşeyi düşündüğü gibi, sadece gezmeye gelmiş, belki ufak tefek bireyler alacak, belki de bir çay kahve içecek insanları da düşünmüş.
Ev aksesuarları bölümünde gezerken akea reklamı geliyor aklıma. Hani var ya, insanlar mağaza içinde gezerken "hah" diyerekten tam aradıkları ürünü bulduklarını bize anlatmaya çalışıyolar. Bizde bu durum daha çok şöyle oluyor;

b- Şunu alim mi lan?
a- Alma ya, para verme boşuna.
b- Doğru diyosun. Ya ama çok tatlı dur
muyo mu? Hem indirime de girmiş? Alim ben bunu.
a- Aldın hadi napıcan?
b- Üzerine kitaplarımı koyarım?
a- En son ne zaman okudun?
b- Yatağın yanına koyarım, üzerine cep te
lefonumu falan koyarım yatarken?
a- Başka?
b- Üzerinde dansöz oynatırım ya sanane be alıcam ben bunu!
Almasam mı?
Yok ya alim.
Almıyorum.
Ya kaç kere gelicez dünyaya?
...

Bu bölümde gezerken bunun gibi yüzlerce gereksiz ürün üzerinde yüzlerce gereksiz tereddüt yaşarak dolaşıp duruyorum. Bitkilerin olduğu kısmı da bitirdikten sonra showroom kısmında beğendikleri büyük ürünleri depo kısmında teslim alan zengin insanlar dikkatimi çekiyor. "Bir gün benim de kendi evim olunca ben de bütün eşyalarımı ikea'dan alacağım" yazılı baloncukları görür gibiyim insanların kafasında.
Sonra fırsat reyonu gözüme çarpıyor. Ve evet belki orda işime hiç yaramayacak bir başka ürünü kırık-çıkık diye en fazla yüzde elli indirimle alabilirim diye dalıveriyorum ve ordan da hayal kırıklığı ile ayrılıyorum. Çünkü mesela bir dolap var normalde fiyatı 500 TL. Kapağı kırık veya yok, sol taraftan darbe yemiş falan yani hiçbir işe yaramaz durumda. Peki fiyatı? 350 TL! Koş koş fırsat reyonuna!
Kasaları geçerken elimdeki iki tane mum, iki tane çerçeve için 10 dakika sıra bekliyorum. Çıkarken acıktığımı biraz daha hissediyorum ve gözüme hotdog lar çarpıyor. 2 hotdog + sınırsız soğuk içecek 2 TL! İşte bu tam bize göre sanki, "saldırıııııııın!!!!"
İşte böyle bir sevip, bir nefret edip ve bir yandan da almak istediğiniz ürüne "işte şu işime yarar bu işime yarar" diye kapak ararken... Ikea... ahh ikea... hiçbir zaman eli boş çıkamıyorum;


Hımm... Güzel sehpam benim... Eve gidip guracam seni...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder