26 Nisan 2011 Salı

ALES

Geçtiğimiz pazar 2011 bahar dönemi ales sınavına girdim. Bu sınavla ilgili tek endişem sınava kalem, silgi gibi araç gereçlerin götürülememesiydi. 0,5 uçlu çıtçıtlı kalemle yazmaya alışmış bünyem için bu çok kolay bir şey değildi tabi.
İçeri almayacaklarını bildiğim halde kurşun kalemimle yılların emektarı kullanıla kullanıla küçücük kalmış ama performansından hiçbir şey kaybetmemiş, yumuşacık mon ami silgimi yanıma aldım. Sınav binasına giriş sırasında beni birazcık heyecan sardı, önümdeki insanların üzerini arayıp, sonra dabize dönüp ''Evet arkadaşlar, yanınızda getirdiğiniz her şeyi bırakın lütfen!'' demelerine rağmen bir umut ile kalem ve silgimi pantolonumun arka cebinde tutmaya devam ettim. Sıra bana geldiğinde polis memurunun cebimdeki kalemle koluma tutturduğum tokamı bulması çok zor olmadı. Kalemi çabuk kaybettim umudum silgime kalmıştı. Polis memuru ceplerimi yoklarken bir yandan da''Başka bir şey var mı?'' deyip duruyordu. Cebimde minicik bir silgi taşımanın heyecanına dayanayıp, '' Bi de küçük silgim var.'' deyiverdim. Polisin bana cevabı ise '' Hemen onu bana veriyosun!'' oldu. Küçücük silgiyle nasıl kopya çekmemi bekliyodu acaba çok merak ediyorum? Şimdi ee içeride zaten bunları verecekler diyebilirsiniz ama ÖSYM'nin vereceği fatih marka (bakın büyük harfle bile yazmıyorum) dandik ve sert silgi benim monamimin yerini tutmayacaktı biliyodum ve öyle oldu da.

Neyse soruları çözme hevesiyle silgi bunalımımı atlatırım nasıl olsa diyerek sınav salonuma doğru giderken üniversiteden biricik hocamı gördüm, benim sınava gireceğim salonda görevliymiş o da. Biraz sohbet ettik,her zamanki gibi formundaydı espri üzerine espri yaptı.
Önceleri benim lehime gibi görüren bu durumun (ne güzel hocamı görmüşüm, gülmüşüm falan) aslında hiç de öyle olmadığını sınavın ortalarında sorularla cebelleşirken kendimi ''Hocam şu anda bana bakıyo mu acaba? Bakıyosa çok rahat çözüyo gibi görünmeliyim.'' derken bulduğumda anladım. Hocamla aynı salonda olmanın yarattığı ufacık stres polisin üzerimi araken yarattığını yanında hiç sayılır aslında :)

ÖSYM düzenlediği sınavlara artık dışarıdan silgi ve kalem sokmayarak kopya, şaibe ve her türlü karışıklığın önüne geçebileceğini sandı sanırım. Ama çok başarılı olamadı, soruşturma ve savunmalarla uğraşan kurum bir sınavı daha yüzüne gözüne bulaştırdı. Sınava Dokuz Eylül Üniversitesinde girenler eksik ve yanlış basılmış soru kitapçıklarıyla karşılaştı. Bu sınavın akıbeti içinde bir şey demek güç. Bunca olandan sonra o koltukta oturmak çok kolay olmasa gerek.

6 Nisan 2011 Çarşamba

Eskici



Kullandığımız programlar gün geçtikçe gelişiyor ve kullandığımız internet siteleri de gün geçtikçe değişiyor. Bazen durup durup merak ediyorum mesela winamp'ın ilk hali nasıldı? ya da youtube ilk çıktığında nasıl bir arayüze sahipti. Bu tip şeyleri saklayan birkaç site var aslında.
Benim bildiklerimden; eğer programların eski versiyonları nasıldı diye merak ederseniz şu sitede bir kısmı var.
http://www.oldversion.com/ Özellikle winamp'n ilk versiyonlarını kullanmak gerçekten çok eğlenceli :)
Eğer bir sitenin eski versiyonunu görmek isterseniz de;
http://www.archive.org/ Bu site de 150 milyar sayfayı tarih tarih indexlediğini söylüyor. Ama ben bu siteyi daha çok daha önceki dönemlerde hangi dersler açıldı diye bakmak için kullanıyorum. youtube.com'un ilk hallerini görmelisiniz :)
Eskiciiiiiieeeeee!!!


Hadi tecüme edelim, google translate :)

Küçüktüm hayal meyal hatırlıyorum ama, babamın çalıştığı okuldaydık. Sanırım yılsonu şenlikleri tarzı bir etkinlikti. Hani herkes çıkar şiir falan okur, kimi fıkra anlatır, kimi de yeteneklerini sergiler. Ufaklıkların birini (kız mı erkek mi onu bile hatırlamıyorum) yerel kıyafetlerle yaşlı bir anne gibi giydirmişler, eline de bir mektup vermişler, onu okuyordu.
O zaman çok ilgimi çekmemişti ama şimdi memleketimden uzak olmanın de verdiği bir içgüdü ile arattım internette hatırladığım kadarıyla.
Bu bir mektup. Giresunlu bir annenin askerdeki oğlunun yolladığı mektuba cevaben yazdığı, daha doğrusu yazdırdığı bir mektup. Özelliği ise dilimizdeki yerel öğeleri tamamen içeriyor olması. Yani giresunluların bile zor anlayacağı bir dilde yazılmış. Ayrıca bu mektup kurgu mu yoksa gerçek mi onu da bilemiyorum.
Şimdi öyle mektup üzerinde göz gezdirirken annemin gülerken gözlerinden yaş geldiğini hatırlıyorum. Krize giriyordu resmen kadın bu mektubu dinlerken.
Ben de öyle içimden geldi bir alıntı yapayım buraya yazayım dedim. "Aman bu da blog yazmak mı canım kopyalayıp kopyalayıp yapıştırıyorlar" seslerini dinleyen vicdanım ise bu önsözü yazmaya mecbur kıldı beni. Ama herşeyin başı eğitim :)
Evet şimdi de giresuna gidiyoruz ( TRT ekranlarında, bir THM şarkısının sunumunu yapan sarışın hatun edasıyla) ;
Salifim gönderdüğün mekdubu Bazar günü bazara gidiken şube yanındaki gaveci Daz Ali verdi. Elimdede Fadime gelinin bir okka yüzdirhem gadar yağı vardı. Fadime gelinin yağını gıyıya genelik goydum da havurdan geçen bi mekdep talebesine okidim dedim mekdübünü.

Anam yavrum ben yağı hebden unudmuşum da meddubuan daldurmuşum, bide bakdımkinelik,anaaaam gocaman aranku bi it aazını, bunnunu yalıya ginelik földür, földür taaa gözüme annaklamimi. Öte yana bidaaa annakladımki ne görim bizim yağ güle gübüre garışmış. Zıggımın bekini yiyesice, gaybananın iti canım yağı mahvetmiş. Depemin tası attı, elime bi kötek alminen itin peşine düşdüm. Gaybana önde ben peşinde Giresindeki Osmanağa meydanını kirmane gibin çark döndük. Döndüm emmelakin gaybananın itini belediye meydanında bi kötekde zıbarttım.

Anam yavrum Salifim ben itin peşine düşmenliğinen barabar yüreemin başcuğazına bi hal oldu. 50 gayme dokdura, yüz gayme de erzaneye ilaç parası, Fadime gelinin yağı da cabası oldu oğulcazım.

Anam yavrum Salifim bizden boyuna para istiin, biz parayı nirden bulacuuk? Yoksuzluğun gözü kör olsun, gücük ayında saa inee saddukda gönderdük. Tavuu, cücüü sadduk saa gönderdük. Taa minkinimiz galdımıki? Geçenlerde ellerin baccalarında guduruk çakallar gibi iki büklüm soolama yapdımdı, adam belledüüm ağan olası Nizam itine dedimki, habu soolamayı yeni bazar günü giresin de sadda Sarı Mustafoon Sadık dan veresiyen eve gazınan duz al, yarısınen Fidan geline urbalık onikilik al, galanınıda Salifime gönderürük dedim. Ben ua ööle dememişim, sen get Debboy yanında Dalmanoon gavede bi gecede parii gumara ver demişim. Zabatcaası ağan körkütük sefruş geldi eve. Gendünden heec habarı yok, habar annatmanında minkini yok. Eeğnini zorunnan çıkarduk, altına bi şilte addukda zorginennük yaturduk, boyu devrülmiyesice zıbardı geddi.

Anam yavrum Salifim, köylerde bi gumar, bi gumar geçen gece Dursun Ali parayı gumara vermiş, ayaandaki tırabızan lasdiine gadar vermiş gumara. Nazmiye gız dedene abdes suyu almak üçün puara geddüğünde arkuru gene yola dooru tim, tim edeginelik, gısgırlamuk, cıs cıbıldak, tımancak biri gelmimi? Anaam gızın yüreee aazına gelmiş. Dursun Ali yi hortlak sanmış.

Anam yavrum Salifim saa bi gara habarım daa var: İrecebgilin Ayşa Cırım Ali ye gaçdı. İrecebte ar namus edib yoganı omuzlaminen Zonguldaa aşşaa geddi. Cırım Aliynen Ayşa gayıplara garışdı, kırk güdür ortalarda görünmiler. Yayla cenik aramaduk yer galmadı sankiminen yer yarıldı içine girdiler.

Anam yavrum Salifim efendi deden diş yabduracam diye dişlrini sökdürdü de gocamancuk höshöbüldek, fesil fösül gonuşii. Gocamanın aazı Keşap tüneline döndü oolcuum.

Anam yavrum Salifim Tüfeenen çektürdüün fotuıraf ne de haccak çıkmış, boyuna bosuna dolanduum zaptiyemi oldun? Anam yavrum saa bi gız bütürdüm: Boyu sülün, dişleri darı tenesi, saçları aağ darı püsgülü gibi, gözler ala bööce, yanaklar amasya elması, zollumu zollu, haçcakmı haçcak, hemide kütür,kütür dikiş dikii. Hızanların urbalarını hep una dikdürdük. Çok isdiyeni var, emmelakin ben başını baaladım.

Anam yavrum Salifim geçen aaşam da keyfanının canı mantar gavurması çekmiş, Sığıllık deemeninin uradan, doliz yerinden, kenefdaşının uralardaki bahcalardan hızanlara toplatmış da heec kimseye habar vermeden bii güzel yemiş. Zeele eve geldük ki anaaa keyfanı dısdıranga kesmiş, aazından, urnundan yemyeşil avu gelii, avuu. Bizi heeç uyutmadı. Keyfanının zaarmasından kenefin direkleri zabaa gadar yalpa vurdu. Pis booazının yüzünden öldü, öldü dirildi.

Anam yavrum Salifim daa ne yaziimki, benüm büldüüm bugadar. Zeele hızanlara yedürecek bi gaşuk bişiim yok, biraz pancar topliip yarmalı, bööceli gene gazana atiimde hızancuklar ağşama ısıcak, ısıcak yesinler, üstünede gatık yerler darı ekmee doorıyarak içine.

Mekdübüme son verürken ağan, efendi deden, hılhızan, İrecepgillerin Fidan, selam ederler, güccükler ellerinden, böyükler gözlerinden öpeller. Az evvel hennük yaamaya başladı, ala inekde yaylımdan geldi, bas bas bağırii, anladımki uda selam edii. Boyua bosuna dolanduum, anam yavrum Salifim bizi mekdupsuz bırakma. Anan HAVA